Makaleler

Makaleler - STRESE REST
“STRESE REST”
Uzm.Psikolog Işıl ALTINTAŞ UÇAR
Geçen haftaki sohbetimizde panik ataktan söz etmiştik ve en önemli etkenlerinden birinin stres olduğunu belirtmiştik. Buna istinaden bu hafta stres hakkında konuşmayı gerekli gördüm.
Hepimizin iyi veya kötü günleriyle birlikte, rutin iniş çıkışları mevcuttur. Tehdit edici herhangi bir durumla karşılaştığımızda, vücudun “savaş ya da kaç” diğer bir tabirle “dayan ya da yok ol” savunma mekanizması harekete geçer. Günümüz insanı stres konusunda kendini ne kadar eğitmiş olursa olsun, vücut ilkel tepkisini vermekten çekinmez. Stres anında vücut, adrenalinle dolar, bu da kalp atışımızı hızlandırır ve kortizol ile birlikte diğer stres hormonlarını salgılar. Bu hormonlar, bağışıklık ve sindirim sistemlerini olumsuz etkiler; vücudu ağrıya ve ufak rahatsızlıklara karşı dayanıksız kılar. Yavaşlayan sindirim uzun vadede ishale veya kronik kabızlığa yol açabilir. Stresli olduğunuz zaman sırt ve boyun bölgenizdeki gergin kaslar baş ağrısına neden olabilir veya baş ağrısına eşlik edebilir.
Gelelim stresin ruh sağlığımıza etkisine… Kısa vadede stres, düşük özsaygı, alınganlık, suçluluk duygusu, sinirlilik, cinsel isteksizlik, iştahsızlık, olumsuz bakış açısı gibi belirtilerle kendini gösterir. Ancak bu durum kronikleşirse, uzun vadede, depresyona, somatizasyona (bedensel ağrı) ve anksiyete (kaygı) bozukluklarına yol açabilir. Sosyal ilişkilerimizi olumsuz etkiler ve evdeki huzuru kaçırır.
Biyolojik saate stres karıştığında ise uykuya dalmakta zorluk çekilebilir, gece sık sık uyanılabilir, rahatsız edici rüyalar görülebilir ve sabah uyanıldığında hiç dinlenilmemiş gibi hissedilebilir.
Böyle konuştuğumuzda aklımıza ilk gelen olumsuz yaşam olaylarının strese yol açacağı düşüncesine kapılmış olabilirsiniz. Sadece olumsuz değil, olumlu yaşam olaylarının da strese yol açtığı bir gerçektir. Örneğin, yüzdelerle değerlendirecek olursak; eşin ölümü %100, boşanma %73, iş yerindeki problemler %23 oranında stres yaratırken, evlenmek %50, hamilelik %40, tatile çıkmak %12 oranında stres yaratır. Halbuki evlenmek, hamilelik ve tatile çıkmak ne kadar sevimli duruyor değil mi?..
Peki ya ne yapalım da stres yaşamayalım? Öncelikle şunu kabullenmekle başlayalım: Stres yaşamımızın birçok anında mevcut oldu ve olacaktır; amacımız stresi yok etmek değil onunla başa çıkabilmeyi öğrenebilmektir. Kendimizi tanımakla işe başlamalıyız ki kaynağına inebilelim. Psikolojik danışmanlık veya psikoterapi sayesinde danışanlarımız kendini keşfedip anlamlandırdıktan sonra, seans esnasında yapılan ve ödev verilen bir takım çalışmalarla yaşamlarından keyif almanın tadına vardılar. Olumsuzlukları bir kader olarak görüp çaresizliğe kendilerini terk etmek yerine, yumruklarını masaya vurup olumsuzluklara “Dur!” diyebildiler.
Unutmayın, hayat sizin hayatınız ve siz o hayatın başkahramanısınız. Senaryoyu nasıl şekillendireceğiniz sizin elinizde, figüranların değil. Filminizin keyifle sürmesi sizi mutlu etmez mi?..